Ana SayfaÖzel Yayınlarİstinaf İkilemi: Adalet İçin mi, Zaman Kazanmak İçin mi?

İstinaf İkilemi: Adalet İçin mi, Zaman Kazanmak İçin mi?

Türkiye’de 2016 yılında faaliyete geçen istinaf mahkemeleri, yargılamaların hızlandırılması ve temyiz aşamasındaki iş yükünün azaltılması amacıyla kuruldu. O dönem Adalet Bakanı olarak görev yapan Bekir BOZDAĞ, istinaf mahkemelerinin hukuk sistemine katkısını şu sözlerle değerlendirmişti:

“Adaletin hem zamanında hem de doğru biçimde tecellisi bakımından büyük, önemli sonuçlar doğuracaktır. Çünkü istinaf yargılamasının faaliyete geçmesiyle ceza yargılamalarındaki davaların %91’i, hukuk yargılamalarındaki davaların %89’u ve idari yargılamalardaki davaların %80’i yaklaşık olarak istinaf mahkemelerinde kesinleşecektir. Bu, pek çok davanın kısa sürede sonuçlanması ve karara bağlanması sonucunu doğuracaktır. Yargılamaları bu açıdan hızlandıracaktır.”

Bu açıklama ile hukuk yargılamalarının daha kısa sürede tamamlanacağı vurgulanarak istinaf mahkemelerinin bir reform niteliği taşıdığı ifade ediliyordu. Ancak günümüzde yargısal denetimin hızlanmasından ziyade, birçok istinaf mahkemesindeki kararların ortalama 2 yıl geriden geldiği düşünüldüğünde, bu hedefe ulaşılamadığı ve hatta sistemin geriye gittiği görülmektedir.

Aynı Konuda Farklı Görüş Ayrılıkları

Zaman içinde kurulan 18 farklı Bölge Adliye Mahkemesi (BAM), davaların daha hızlı sonuçlanmasını sağlamaktan ziyade yeni sorunlar doğurdu. Önceden, Yargıtay’ın ilgili dairesinin kararları belirli bir bütünlük sergilerken, bugün farklı BAM’ların yetki alanındaki mahkemeler arasında ciddi görüş ayrılıkları oluşmuş durumda. Eskiden, bir konu hakkında dava açılmadan önce Yargıtay’ın ilgili dairesinin geçmiş kararlarına bakılarak üst mahkemenin bakış açısı öngörülebilirdi. Ancak günümüzde, 18 farklı BAM ile birlikte aynı konuda 18 farklı yorum ortaya çıkabiliyor.

Bu duruma en basit örneklerden biri, yakın tarihte üç farklı BAM’ın aynı konuda farklı kararlar verdiği “Uyarlama davası 5 yıl dolmadan açılabilir mi?” sorusudur. Güncel olarak üç farklı Bölge Adliye Mahkemesi bu konuda farklı yönde karar vermiştir:

  • Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ve Bursa Bölge Adliye Mahkemesi, kira sözleşmelerinde 5 yıl dolmadan uyarlama davası açılamayacağı yönünde karar vermiştir.
  • İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ise uyarlama davasının 5 yıl dolmadan açılabileceğini belirtmiştir.

Son dönemde açılan uyarlama davalarının büyük çoğunluğu reddedilirken, davacı tarafların tek dayanağı hâlâ İstanbul BAM’ın bu kararı olmaya devam etmektedir.

Bu durumda şu soru akıllara gelmektedir: Bir konu hakkında dava açarken yalnızca bağlı bulunulan Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) kararlarını mı dikkate almalıyız, yoksa tüm BAM kararlarını göz önünde bulundurmak mı gerekir? İlk derece mahkemeleri, gerekçeli kararlarında genellikle kendi görüşlerine uygun BAM kararlarını dayanak olarak gösterirken, farklı görüşleri içeren BAM kararlarını dikkate almamaktadır. Bu da kararlar arasında birlik sağlanmasını zorlaştırmakta ve hukuki öngörülebilirliği azaltmaktadır.

Bölge Adliye Mahkemelerinin İstinaf İncelemelerinin Yavaşlığı ve Yargılamalarda Gerçekten Gerekli Olup Olmadığı Tartışması

Birçok vatandaş, yargı süreçlerinin yavaş ilerlemesi nedeniyle istinaf yolunun gereksiz olduğunu, davaların sadece uzatılmasına hizmet ettiğini ve istinaf ile tehiri icra yolunun kaldırılmasının elzem hale geldiğini düşünmektedir. Özellikle, bir davanın kesin karara bağlanmasının 3-4 yıl sürmesi, alacak ve tahliye gibi konuları içeren davalarda yüksek enflasyon nedeniyle verilen kararların parasal açıdan anlamını yitirmesine neden olmaktadır.

Ancak bu görüşlere katılmak mümkün değildir. Bir yargı yolunun yavaş işlemesi, hiç olmamasından daha iyidir. Şöyle ki; ilk derece mahkemelerinde verilen kararların herhangi bir denetimden geçmeden, yalnızca bir hâkimin kararıyla kesinleşmesi, telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilir.

Buna yakın tarihli bir karar ile somut örnek vermek gerekirse:

2019 yılında tarafı olduğumuz bir davada, herhangi bir ihtirazi kayıt konulmaksızın icra dosyasına borçlu tarafından ödeme yapılmış ve daha sonrasında bu ödeme nedeniyle borçlu tarafından menfi tespit davası açılmıştır. Mahkeme, tedbir kararı vererek yargılamayı sürdürmüş, ancak itiraz ve beyanlarımız dikkate alınmadan 08/07/2021 tarihinde dosyada aleyhimize karar verilmiştir.

Ancak ilk derece mahkemesinin, daha en başında davanın niteliğinde hataya düşmesi nedeniyle tarafımızca 20/08/2021 tarihinde istinaf yoluna başvurulmuş ve istinaf dilekçemizde bu husus açıkça belirtilmiştir.

Dosya, 22/10/2021 tarihinde ilk derece mahkemesi tarafından istinaf incelemesine gönderilmiş; ancak 07/03/2025 tarihinde istinaf mahkemesi kararını açıklamıştır.

Mahkeme, tam da tarafımızca ileri sürülen gerekçelerle ilk derece mahkemesinin hatalı karar verdiğini belirterek davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna hükmetmiştir.

Eğer istinaf incelemesi yapılmasaydı, hukuken hatalı bir karar kesinleşecek ve haklı olan kişi hakkını alamayacaktı. Ancak burada asıl sorun şudur: 2019 yılında açılan bir davanın 2025 yılına gelindiğinde hâlâ kesinleşmemiş olması yargı sistemindeki yavaşlığın vatandaşların hak arama hürriyetine doğrudan engel teşkil eder hale geldiğini göstermektedir.

Sonuç olarak, istinaf sürecinin varlığı elzem olmakla birlikte, yargılama sürelerinin hızlandırılması adına ciddi reformlar yapılması gerekmektedir. Aksi halde, mahkemelerden çıkan kararlar hukuka uygun olsa dahi, uzun yargılama süreleri nedeniyle adalet, zamanında tecelli etmeyen bir kavram olmaktan öteye geçemeyecektir.

!!! Bu ve buna benzer daha fazla içeriğe kiragunlukleri.com’dan ulaşabilirsiniz. Siz de bizlere destek vermek için sosyal medyada paylaşım yapabilir, başınızdan geçen olayları sosyal medya hesaplarımızdan ve iletişim bölümünden bize yollayabilirsiniz. !!!

!!! Yasal Uyarı: Bu yazı, herhangi bir kişi veya kurumu hedef almamaktadır. Toplumun bilgilendirilmesi amacıyla kaleme alınmıştır. Yazıda yer alan bilgiler, okurların bilinçlendirilmesi ve benzer durumlarla karşılaşmamaları için hazırlanmıştır. !!!

error: İçeriklerimizi korumak için bu sayfa güvence altına alınmıştır.